YABANCI DİZİ | Lacasa de Papel

Lisedeyken sürekli şöyle dua ettiğimi hatırlıyorum: Allah'ım bana bol bol kitap okumak ve film izlemek için boş ve kaygısız vakitler ver. Başka bir şey için değil de bunun için dua etmem sizce de ilginç değil mi? Ve kendimi o duanın tam da ortasında bulmak..
Her neyse.
1. sezonu 13 bölümlük olan harika bir soygun dizisiylen karşınızdayım. Oh la la... Sevgili çok zeki ama neden bazı anlarda endişelenip titreme geldiğini anlamadığım ve bunun da o zekiliği basitleştirdiğini düşündüğüm profesörün müthiş bir plan yapıp, hayatta kaybedecek hiçbir şeyi kalmayan 8 ayrı sabıkalı kişileri 5 ay içerisinde soyguna hazırlanacaklarını söylerken ''çok saçma'' diye karşılık veren adamına ''İnsanlar yıllarca okulda okur, para kazanmak için -ki bu en iyi senaryoda bile boktan bir maaştır- 5ay ne ki?'' diyerek herkesi kusursuz derece ikna edip işe koyulurlar.
Biraz yavaş ilerlediğini düşünebiliriz, hatta karakterlerin çok belirgin bir özellikleri olmadıkları için oyunculara ısınmamız 1. sezonun sonuna bile kalabilir ve bir yerde sıkışıp kalınan filmleri inanın bende sevmem (küp gibi).. Ama bir şey var bu dizide. Kimseye ait olmayan paraları çalmanın hırsızlık olmadığı, kaybedecek bir şeyleri olmayan insanların neler yapıp yapamayacağı, sınırsız para varsa eğer kimsenin o parayı tek başına alıp götürmek için planlar yapmadığı, ve her şeyin ve her şeyin nasıl bu kadar planlanabileceği... Preson Break gibi yok canım o kadar da olmaz dedirten manevralar yok. İşte profesörün insani anlamda acizliğe düştüğü anlar diziyi gerçekçi kılıyor. Biraz aşk da var dizi de, aşklar.. 
"Her şeyi mahvolması için aşk iyi bir nedendir"
Ama soygun planını geri plana atmıyorlar. Favorim Berlin, belki ikincisi de Nairobi. Ve müzikler harika. Kesinlikle biraz da müzikal bir tür diyebiliriz. Soyguna gitmeden bir gün önce söyledikleri şarkıyı aşağıya koyuyorum. Aklınıza gençliğinizdeki yapabilme ihtimalinizin olduğunu düşündüğünüz çılgınca günleriniz geliyor. Aksanları da çok güzel. İspanyolca ve en çok kelimeleri Fransızcadan sonra oradan aldığımızı izlerken de göreceksiniz. Dizide hem biraz endişelisiniz hem de gülüyorsunuz. Çılgınlık diyorsunuz. Ya ben çok eğlendim yazarken de çok heyecanlandım. 2. sezona geçip geçmeyeceğimi bilmiyorum, yani bitmesin diye. Ama izlediğiniz zaman ne demek istediğimi anlayacaksınız. Sayfamda Dark'tan sonra en iyi 2. dizi diyor ve iyi seyirler diliyorum.

2.sezona özel ek:
6 bölümden oluştuğunu 6. bölümün sonunda anladığım 2. sezonu izledikten sonra dizi hakkında bir kaç ekleme yapma ihtiyacı hissettim. Çok kaliteli ve yoğun bir film olabilirmiş aslında ama dizi yapma ihtiyacı hissetmişler daha çok akılda kalsın diye. Çünkü izlediğimiz en saçma diziyi en gereksiz ayrıntısıyla hatırlarız ama çok iyi bir filmi çok iyiydi yaa diyerek geçiştirebiliriz. Karakterler gerçekten silik. Bu başına buyruk 8 insan bu kadar kontrolsüz biçimde nasıl işin içinden çıkacakları meselesini merak ediyoruz. Soygun boyunca kayıplar oluyor, hatalar, aksaklıklar.. aşırı olağan ilerliyor. Berlin'in Tokyo'yu masaya bağlayıp polislerin arasına attığı sahne kadar hiçbir sahne bana bu kadar haz vermemişti. Hayır ya yapmaz diyorsunuz, planı altüst edemez, içlerindeki plana en sadık insan bunu yapamaz diyoruz ama yapıyor. Profesörün adamların karakterlerini dahi hesaplayıp hangi durumda nasıl hareket edeceklerini neler yapabileceklerini plana aktarmış olması biraz imkansız ama güzel. Profesörün ya da diğerlerinin aşık olma olayları da bana tamamen insanî geldi. Çok eleştirilmiş ama benim için gayet doğaldı. Çünkü insanlar aşırı baskı altında olduğu zamanlar bir çıkış yolu ararlar ve onların elindeki tek çıkış da aşık olmalarıdır diye düşünüyorum.
Sonu saçma değil arkadaşlar, Lost'un sonu çok mu ikna ediciydi?! Bir filmde de bir hayal gerçekleşsin, çok mu? 

Yorumlar